Troya müzesine kavuştu!

UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Troya, geçtiğimiz Eylül ayında müzesine kavuştu. Ziyaretçilerini adeta zamanda yolculuğa çıkaran müzenin kuruluş amaçlarından biri de, kaçırılan eserlerin geri getirilmesini sağlamak.

Dünyanın en bilinen ve üzerinde en çok konuşulan antik kentlerinden Troya, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne kabulünün 20. yılında müzesine kavuştu. 2011 yılında toplam 132 projenin katıldığı “Troya Müzesi Ulusal Mimari Proje Yarışması”nda oybirliği ile birinci olan Mimar Ömer Selçuk Baz’ın projesi, ‘2018 Troya Yılı’nda tamamlanarak ziyarete açıldı. Temelleri 61 yıl önce Çanakkale’nin Çan ilçesinde atılan Kaleseramik’in de destekçilerinden biri olduğu Troya Müzesi’nin temel kuruluş amaçlarından biri de, kaçırılan eserlerin geri getirilmesini sağlamak. Bu fikir ışığında müze içinde hiçbir replika-kopya eser kullanılmamış. Üçüncü katta yer alan, kaçırılan eserlerin anıldığı ‘Yitik Miras’ bölümü de, bu kavuşmaya olan ümidi tazeliyor.

DEV BİR BULUNTU GİBİ

Yalın Mimarlık ekibi olarak, Temmuz 2012’de proje çalışmalarına başladıklarını ifade eden Mimar Ömer Selçuk Baz, “Tasarımın, Troya ören yerinin önüne geçmemesi, ören yerinin yorumlanmasına destek vermesi hedeflendi. Bunu yaparken çevredeki doğal ve mimari dokudan, arkeolojinin sağladığı bilgi ve birikimin yanı sıra, ziyaretçilerin hafızalarındaki ön bilgiden yola çıkıldı. Dışarıdan bakıldığında müze, topraktaki bir yarıktan yükselen, peyzaj içerisine oturtulmuş dev bir buluntu olarak algılanıyor. Paslanmış metal (corten) kaplı yapı, topraktan çıkarılmış kırılmış çanak çömlek gibi renk değiştirdi. Kendine özgü dokusuyla bir geçmişi olduğunu hissettiriyor” diyor. Yapı olabildiğince kaplamalardan kaçınan, olduğu gibi görünmeye gayret eden bir dile sahip. Kısıtlı sayıda malzeme ziyaretçilerin dikkatini dağıtmamak için seçilmiş. Yapılar kaba halleri ile kendi inşaat teknolojilerini açığa çıkaracak şekilde kullanılmış. Bir de buna ek olarak çok farklı şekillerde gün ışığı ile malzemelerin etkileşime girmesi sağlanmaya çalışılmış. Gökyüzü altında yıkanan zeminlerden, uzun ince yarıklardan, kesiklerden iç mekana sızan ışığa kadar farklı gün ışığı şiddetleri yapıda kendine yer buluyor.