Nice hayatlar yaşanmış 200 yıllık taş ev

Gündoğdu köyü’nde, Rumlardan kalma 200 yıllık bu taş ev en otantik haliyle, etnik detaylarıyla herkesi sarıp sarmalıyor. Bu evde tüm kültürlerden bir şeyler var!

1800’lerde içinde Rum bir ailenin yaşadığı özgün bir taş yapıya Gündoğan Köyü’nün dar sokaklarından geçerek ulaşıyoruz. Ahşap, büyükçe kapının üzerindeki antika tokmaklar, kapı kulbu ve nostaljik zil az çok neyle  karşılaşacağımıza dair fikir veriyor. Ama tahminimizin içeri girdiğimizde çok da mütevazi kaldığını görüyoruz. Bir galeriden farksız bu ev. İki ayrı yapının birleştiği ortak avlu sonsuz uzanıp giden yemyeşil tropik bir cennet gibi.  Evin şimdiki sahibesi Gılman Tekin evi uzun soluklu bir tadilattan geçirerek şimdiki haline yani orijinal haline dönüştürmüş. Evi 2002’de satın almış. Büyük evin tadilatına ancak 2004’te başlayabilmiş. Çünkü yapının orijinal haline dönüştürülmesi ciddi bir restorasyon ve tadilat gerektirdiği için ev sahibesi çalışacağı kişiyle ilgili  çok titiz davranmış. Nitekim 2004’te Mimar Sabri Nuray Gencel ile tanışmış. Hikaye o ki, evin mimarı Nuray Bey  kısa bir süre sonra Gılman Hanım’ın eşi de olmuş. Çünkü bu sürpriz tanışma zamanla büyük bir aşka  dönüşmüş. Evlilik teklifinin ardından da yıldırım nikahıyla evlenmiş çift. Yapı 500 metrekarelik bir alana yayılıyor. Büyük ev ile küçük evin satın alınmaları bir yıl arayla gerçekleşmiş.  Aslında 2002’de Gılman Hanım’ın satın aldığı ev büyük olan yapı. 2004’te bir başka kişiye ait olan ve aile yadigarı  olan ikinci evi de satın alarak daha geniş bir yaşam alanı oluşturmuşlar. Aradaki yolu da bir banyo ve  utfak yaparak birleştirmişler ve bugünkü haline gelmiş. Büyük evin bitmesi tam olarak iki yıl sürmüş. Küçük mutfak orijinaline sadık kalınarak tıpkı eski Rum evlerinde olduğu gibi daracık ve eski tabak koleksiyonlarına ev sahipliği yapacak şekilde açık raflardan ve eski tip ahşap tabaklıklardan oluşuyor. Küçük banyoda ise tam olarak  bir hamam konsepti var. Yatak odası da eski Rum evlerinde olduğu gibi kirişleriyle karşılıyor kapıdan girer  girmez bizi. En sevdiğimiz alansa yüksek tavanlarıyla ana yaşam alanı oluyor. Tüm Anadolu’yu dolaşmış bir yaşam alanından bahsediyoruz. Koleksiyonlar, antika şişeler, bakır objeler, el işi örtüler…Her biri bir yaşanmışlığı, farklı bir hikayeyi barındırıyor içinde…

El işi örtüler
Masa örtüsü olarak kullanılan çoğu örtü dünyanın farklı farklı köşelerinden. Nereler mi? Hindistan, Bhutan, Orta Amerika, Küba, İran, Moğalistan, Mısır ve Gilman Hanım’ın daha sayamadığı pek çok köşeden. Örtüleri çok sevdiği için artık her seyahat ettiği yerden bir örtü almak onun için gelenekselleşmiş bir ritüel gibi.

Yatak odası
Yatak odasındaki antika dikmeli karyola Gılman Hanım’ın annesine ait. Hatta Gılman Hanım o yatakta doğmuş. Karyola üzerindeki el yapımı örtü Hindistan’dan. Yatak odasına hakim olan bu otantik atmosfer ise Gılman Hanım ve eşinin en sevdikleri stilmiş.

Aile yadigarı
Oturma odasında yer alan halı Gılman için çok büyük önem taşıyor. Kaç yaşında olduğunu bile kestiremediği bu halı Gılman Hanım’ın anneannesinden yadigar. Hem yatak odası hem de salonda yer alan çoğu dolap aslına uygun olarak Bodrum Ortakent’teki iki marangoz kardeş tarafından yapılmış.
Antika merakı
Oturma odası ve yatak odasında yer alan pek çok obje İstanbul’dan getirilmiş. Üsküdar ve Kadıköy’de bulunan antikacılar çarşısı Gılman Hanım’ın uğrak noktalarından.

HAZIRLAYAN İLKE YILMAZ FOTOĞRAFLAR İBRAHİM ÖZBUNAR