ev-turu

Bu evdeki kuzeyli eklektik stil çok renkli ve çok sıcak

Son güncelleme:

Aile yadigarı eşyalar, modern sanat objeleri ve renkli tekstillerin ustalıkla bir araya geldiği bu ev, sahibesinin masalsı dünyasının bir yansıması.

İKİ FARKLI DEKORASYON ZEVKİNİN KARMASI

Sam Robinson’un Londra’da yer alan bu şık evi, üç katlı Viktoryen tarz bir yapıya yeniden hayat veriyor. Cross isimli, dükkanlarının üstünde yer alan bu evi Sam’in hayal dünyasının bir yansıması olan neon renklerdeki tekstiller ve eşi John’un aslında tam bu zevkin tersi olan antik gri ve ahşap detayları süslüyor.

Oturma odasındaki koyu renk kanepe renkli yastıklar için sade bir fon oluşturuyor. Aslında ilk başta pembe olan bu kanepeyi ev sahibesi sonradan gri kumaş ile kaplatmış. Sehpanın ortasında yer alan pembe çiçekli sürahi Sam’in iç mekan tasarımcısı olan annesinden yadigar. Zemindeki halı Marni’nin. Duvardaki kelebek temalı tablo Chris Kenny’e ait.

Orta yaşlı sayılabilecek bir çiftin evindeyiz. Ancak sade ve sıradan olmaktan çok uzak bir yaşam alanına ev sahipliği yapıyor çift. 53 yaşında olan John, Güney Londra’da Baltic isimli bir Polonya restorantı işletiyor. 43 yaşında olan Sam ise Notting Hill’de Cross isimli bir mağazanın sahibi. Cross da tıpkı Sam’in evi gibi eklektik kıyafet, ev eşyaları ve hediyelik aksesuarlara ev sahipliği yapıyor.

TEKSTİL, SANAT VE ANTİKA MERAKI BİR ARAYA GELDİ

Sandalyeler Sam’in kendi dükkanı Cross’tan. Ahşap şamdanlar yerel bir mağazadan. Bahçe buraya taşındıklarında adeta bir emaye kap cennetiymiş. Bu sebeple Sam onları bahçe dekorasyonunun bir parçası haline getirmiş. Her bir kabı değerlendirmiş. Çoğunun içine çiçekler ekmiş. Ekmek fırını John’un annesinden. Hala çocuklarla birlikte bahçede ekmek ve pizza yapıp bu fırını kullanıyorlarmış.

Sam’in tekstillere olan merakı John’un sanat ve antikaya olan merakıyla bir araya gelince ortaya son derece şaşırtıcı ve hikayesi bol bir ev çıkmış. Sam’in Jack ve Otto isimli 11 ve 8 yaşında iki oğlu bulunuyor. John ve Sam iki yıl önce evlenmeye karar vermişler. Ama aslında birliktelikleri uzun yıllara dayanıyor. Bu ev aslında John’un ailesine ait. Yapının yaklaşık 25 yıllık bir mazisi bulunuyor. Kensington Sam’in de doğduğu şehir. John’un ailesinin evinden sadece iki sokak ötede oturuyorlarmış eskiden. John annesini kaybedince buraya taşınmaya karar vermişler.

ÜÇ KATLI EVDE TADİLATA GEREK YOKTU

Şömine hemen yanı başında konumlandırılan bol renkli berjer sayesinde odak noktası haline gelmiş. Sam bu berjeri antikacılar çarşısından almış. Döşemesini tamamen değiştirerek şimdiki haline kavuşmasını sağlamış. Sam antika kumaşları da topluyormuş. Böylece antika parçaları da antika kumaşlarla kaplatarak orijinale yakın bir hava vermesini sağlıyor. Tabure, büfe ve sürahi yerel bir dükkandan alınmış.

Üç katlı bu yapı neredeyse hiç tadilat gerektirmemiş. Sadece zemin ve duvarda ufak tefek renk değişiklikleri ve bakım yaptırmışlar. Duvarları Sam beyaza boyatmış zeminde de zengin bir koyu kahve tonu tercih etmişler. Bu ton zaten eski rengine de oldukça yakın bir tonmuş. Evde en çok dikkat çeken detaylar herhalde tablolar. Tabloları asarken eski yeni kuralını uygulamışlar. Tek tip bir stildense farklı dönemlere ait sanat eserlerini harmanlamayı tercih etmişler.

Sam mutfakta çok fazla tadilat yapmamış. Mutfak dolapları Ikea’ya ait. Yemek kitapları ve tavalara ev sahipliği yapan açık raf sistemi bir antikacıdan. Balık tablosu Paris bit pazarından. Tabloyu arabanın tavanına bağlayarak getirebilmişler.

İKİNCİ EL EŞYALARLA DEKORE ETTİLER

Çiftin yatak odasında yer alan portre Sam’in büyük büyükannesine ait. Tablolar için çok fazla bütçe ayıramadıkları için daha çok ikinci el eşya satan dükkanlardan ve bit pazarlarından alışveriş yapıyorlarmış. Tabloları çok sevdiklerinden dolayı evde çok fazla boş duvar kalmadığını gülümseyerek anlatıyorlar.

Bu evi anlatan bir stil varsa o da Bohem. Renkler, desenler… Hepsi sıra dışı bir beğeninin yansıması.

“Eğer bu evde tek başıma yaşıyor olsaydım, kesinlikle evim daha pembe olurdu. Ancak John bana renkler konusunda daha uzlaşımcı olma bakış açısını kazandırdı.”

Daybed John’un annesinden kalma. Orijinal rengi orman yeşiliymiş. Sam’e göre bu renk korkunç olduğu için sonradan beyaz kumaşla kaplanmış. Üzerindeki renkli yastıklar için harika bir fon oluşturmuş. Daybed’in hemen yanında duran ahşap bavul Hindistan’dan.

JACK’İN ODASI

Yatak örtüsü Sam’in bir Paris seyahatinden. Yatağın yanı başında yer alan komodin ve lambanın her ikisi de antika.

BANYO DEKORASYONU

Lavabonun hemen üstünde yer alan çiniler sonradan döşenmiş. Sam çinileri Paris’ten, bir eskiciden almış.

OTTO’NUN ODASI

Otto tasarıma çok meraklı bir çocukmuş. Aslında odasının altın ve sarı renkte olmasını istemiş. Ancak Sam Otto’yu ikna etmeyi başararak duvarların neon rengi bir pembe olmasını sağlamış.

YATAK ODASI DEKORASYONU

Yatak odası pek çok tabloya ev sahipliği yapıyor. Bu tabloların bir kısmı aile yadigarı bazıları da bit pazarından, eskici ya da antikacılardan alınmış. Bembeyaz duvar hem yatak örtüsü hem de renkli yastıklar için mükemmel bir fon. İşlemeli ayna John’un annesinden yadigar.

YAZI: JENNIFER HASLAM
FOTOĞRLAFLAR: INGRID RASMUSSEN
DERLEYEN: HANİFE YILMAZ

İzmir’de bahçesinde incir ağacı olan köy evindeyiz!