Yemek ve iç mekan fotoğrafçısı Debi Treloar’ın Londra’nın Kensal Rise semtindeki evindeyiz. Bir sanat galerisini andıran bu deneysel ev, dekorasyonuyla sahibinin yansıması gibi…
Marakeş usulü
Debi, on yıl önce bu evi satın aldığında evde hiç kimse uzun bir süre yaşamadığından neredeyse bir yıkıntıymış. Aslında bu evde yıllar yıllar önce Debi’nin bir arkadaşı yaşıyormuş. O zamanlar bu ev büyükçe bir bahçesi olan stüdyo daireymiş. Bahçesinde yaptıkları 5 çayı keyfini Debi hala dün gibi hatırlıyor. Arkadaşı taşındıktan sonra da bu evi satın almaya karar vermişler. Şimdi bahçedeki o görkemli incir ağacının altında üç çocuğuyla beraber oturmak Debi için tarif edilemez bir mutluluk, bunu gözlerinde görüyoruz.
Evin arka cephesinde o zamanlar farelere yuva olan döküntü ve çok kötü bir mimarisi olan bir ek bina varmış. Alçak tavanı ve kötü tuğla kaplamaları burayı sıkışık ve basık bir hale getirmiş. Bu sebeple tüm duvarları yıkıp tavanı açmışlar. Aydınlık bir atmosfer katmak için de tavana bir pencere yaptırmışlar. Tüm bu tadilatlarla hem ana yaşam alanını genişletmişler hem de düşük bir bütçeyle eve oldukça ferah bir atmosfer kazandırmışlar.
Turkuaz-beyaz ikilisi
Vintage tarzdaki eski raf sistemi turkuaz renkli vazolarla çok çarpıcı bir odak noktası oluşturuyor. Bu vazolar Debi’nin özel koleksiyonlarından yalnızca biri. Bu büfenin adeta bir sergi alanı gibi olduğunu, vazoların içlerini yaprak ve çiçeklerle süsledikçe mutfağın bambaşka bir atmosfere büründüğünü söylüyor.
~Camın önünde keyifli bir dinlenme köşesi yaratılmış. Divanın hemen önünde yer alan deri koltuğu Debi pembeye boyamış.
~Yemek odasında yer alan dolap üniteleri pek çok ıvır zıvırı saklıyor. Ne de olsa burası Debi’nin evi ve çılgın eşyalarla dolu! Okul üniformalarından DVD arşivine kadar pek çok kişisel eşyayı bu dolaplarda bulabilirsiniz.
Beyaz masayı bir arkadaşı hediye etmiş. İlk hali siyah olan bu masayı Debi beyaza boyatmış.
“Dekorasyon yaparken önce hayal ederim. Hayallerimin beyaz bir fonu vardır. İşte bu yüzden eve taşınmadan önce ilk iş her şeyi beyaza boyattım.”
Stil karması
“Dekorasyon süreci oldukça yavaş işledi. Bütçem elverdikçe sevdiğim küçük parçaları alıp, gerekli ekleme ve değişiklikleri yaptım. Böylesi büyük bir açık yaşam alanına sahip olduğum için oyun alanım oldukça geniş.”
Pencerenin önünde yer alan ünitede mevsimlik tekstiller ve yastıklar bulunuyor. Debi, kendi ruh durumuna göre evde zaman zaman değişiklik yaptığını da söylüyor. Yerde bir inek postu yer alıyor. Duvarda yer alan resim Debi’nin arkadaşı olan ressam Stuart Redler imzasını taşıyor. Hemen yan sehpada yer alan abajur bir zamanlar vazoymuş. Debi bu vazoyu şık bir abajura dönüştürmüş.
Evin her tarafına serpiştirilmiş Marakeş işi aydınlatmalar Hassan Hajjaj imzasını taşıyor. Tüm bu aydınlatmalar geri dönüşümlü ve eski tenekelerden yapılmış.
Mutfakta bir ada ünitesi kullanılmış. Debi yemek yapmayı çok sevdiğinden ve hiç kimseye de arkasını dönmek istemediğinden özellikle bu tarz bir ünite tercih etmiş. Herkesle sohbet ederken ve bahçeyi rahatlıkla görebiliyorken yemek yapmanın keyfine doyamadığını söylüyor. Çalışma tezgahı brüt betondan. Mutfağın yan duvarlarında yer alan ahşap paneller bu tezgah ile uyum içinde.
~
Mutfaktaki raflar Debi’nin kızının odasından sökülen eski rabıta zemin döşemeleri. Bu raflar mutfağa rustik bir hava katıyor.
Evin sakinleri
Debi evde 17 yaşındaki oğlu Woody, 13 ve 8 yaşlarındaki kızları Quin ve Tana ile beraber yaşıyor. Debi eşinden üç yıl önce ayrıldıktan sonra ev şimdilerde çok daha feminen ve pembe bir atmosfere bürünmüş. Eve aydınlık ve iyimser bir atmosfer hakim olduğundan bu evde keyifli hissetmemek neredeyse imkansız!
~“Evimizde o kadar sık misafir ağırlıyoruz ki, gelen/giden neredeyse hiç eksik olmuyor. Herkesin kendini rahat hissettiği bir ev sanırım bizimkisi. Bir arkadaşım bu sebeple evimiz için tren istasyonu benzetmesi yapıyor.”
Benim köşem…
Devinim bu evin diğer adı!
Debi’nin yatak odası evdeki en küçük yatak odası ama aynı zamanda manzarası da en güzel olan. Bu odanın cephesi bahçeye bakıyor. Debi yatağında uzanarak gün doğumunu seyretmeye bayıldığını heyecanla anlatıyor. Bu kadar kalabalık bir evde en sakin ve huzurlu odaya sahip olmak Debi’ye çok iyi geliyormuş. Duvarda kullanılan kağıt el baskısı. Bu odada entegre bir ebeveyn banyosu bulunuyor.
Debi bu evdeki renk, mobilya ve aksesuarların devamlı değiştiğini, bu yüzden de durağan bir dekorasyon stili olmadığını söylüyor. Evde sık sık fotoğraf çekimleri yapıldığından duvarların rengi ve mobilyaların stiliyle ilgili değişiklikler yapıyorlar. Debi aslında mesleğinin bu evin dekorasyonunda çok etkili olduğunu, çünkü setlerdeki ambiyanstan devamlı olarak etkilenip ilham aldığını söylüyor.
Yatak odasında giysiler için de planlanmış bir köşe bulunuyor. Yine yapı iskelelerinden bir açık raf ünitesi yapılmış. Dolapların üzerindeki desenler ise Debi’nin kendi çalışması. Bu odada kullanılan bir başka duvar kağıdı da Deborah Bownes imzası taşıyor. Tığ işi perde bir zamanlar bir yatak örtüsüymüş. Bu örtüyü Debi en sevdiği renk olan turkuaza boyayarak perde olarak kullanmaya karar vermiş.
~“Evde tadilata başladığımız dönemlerde 6 aylık hamileydim. Tadilatla ilgili yerel yönetimlerden izin almak epeyce uzun sürdüğünden bir süre üst katta bir kova ve bir mutfak lavabosuyla yaşadığım günler oldu.”
Banyoda samimi ve salaş bir atmosfer var. Ahşap panellerle kaplatılan bu alan Debi tarafından ufak bir galeriye dönüştürülmüş. Dört adet ipek eşarp kullanılarak tasarlanan perde buraya feminen bir görünüm kazandırıyor. Cam raf İkea’dan alınan ayaklarla duvara tutturulmuş. Lavabo üzerinde duran ayna Fransa’da bir eskiciden 5 Euro’ya alınmış. Küçük tabure Kenya’dan. Kenya’da bu tarz tabureleri sepet ören kadınlar tüm gün üzerinde oturmak için kendileri yapıyorlarmış.