Güneşin mucizesi

Molund’lerin evinde her yıl, gün dönümü festivali İsveç geleneklerine uygun olarak halk dansları, enfes çilekler ve şarkılarla kutlanıyor!

Stockholm yakınlarındaki Resaro Adası sakinleri yılın en uzun gününde piknik yapmak, çiçek direğinin yükselişini izlemek ve geleneksel halk dansları becerilerini sergilemek için bir araya geliyor. Bu gün, gencinden yaşlısına herkesin katıldığı geleneksel bir festival adeta. Helena ve Per Molund, 2000 yılında adaya taşındıklarından bu  yana, festivali her daim çok seven çocukları Lovisa (16), Anton (14) ve Edwin (11) ile birlikte her yıl bu geleneğin  keyfini daha fazla yaşıyor. Bu günü “Bütün İsveç’te kutlanan çok geleneksel bir gün” diye açıklıyor Helena. Uzun ve  karanlık kış günlerinin ardından İskandinav halkının, ekinoks döneminde gece 11’e kadar etrafı aydınlatan güneşe bu kadar tutkun olması çok da şaşırtıcı değil aslında. Eğlencelerin ardından arkadaşlarını akşam yemeği için eve davet eden Helena ve Per’in partisi ise gün batımı sonrasında da devam ediyor. Molund Çifti’ne ait bu ahşap ev, yazlarını adalarda geçiren bir Stockholm tüccarı tarafından geçen yüzyılın sonlarında inşa ettirilmiş. Molund Ailesi evin ilginç mimari stili, ahşap verandası ve soluk renk yer döşemeleri ile keşfedilmemiş değerli bir mücevher içinde yaşıyor gibi dursa da evin eski hali şimdikinden oldukça farklıymış. Buna karşın evin; Baltık Denizi’nin muhteşem manzarasına sahip olması, araba ile Stockholm’den sadece yarım saatlik bir uzaklıkta olması ve bu popüler adadaki konumu gerçekten emsalsizmiş. Helena evin, yakın geçmişte gizlenmiş güzelliğinin keşfedilmeyi beklediğini görebilmiş. Evin önceki sahipleri, evin 1924 yılında çekilmiş fotoğraflarına sahipmiş. Böylece evin orjinal halinin nasıl olduğunu görebilmişler. “Evin ilk ahşap verandası bundan daha küçükmüş, buna karşın merdivenleri şu anki gibi yola  bakıyormuş” diye belirtiyor Helena ve ekliyor: “Biz, dışarıda oturup yemek yiyebilelim istedik. Şimdi yaz mevsiminde  en az 20 kişiyi ağırlayacak kadar geniş bir alana sahibiz”. Her yıl verandada huş ağacı yapraklarından yapılan devasa çelenkler ve Helena’nın yetiştirdiği çiçekler altında bir masa kuruyorlar ve davetli misafirler serin akşam esintisine karşı hırka ve battaniyelere sarılarak bu masada oturuyorlar. “Toplandığımız akşamlar her zaman eski geleneklerle devam eder” diyor Helena gülerek ve ekliyor: “Patates ve ringa balığı yiyoruz, kadehlerde İskandinav likorü akavit içiyoruz ve güneş deniz üzerinden batana kadar uzun süre burada oturuyoruz”.
 
Gustavian yemek odası Helena’nın yemek odası geleneksel bir stilde beyaz duvarlar, muslin kumaş perdeler ve gri renkteki Gustavian stili mobilyalarla dekore edilmiş. Antika avize ise İsveç’in kuzeyinde bir ahırda bulunmuş.
 

Otantik mutfak Evi satın aldıklarında çok az orjinal özelliğini taşıyormuş. Bu nedenle Helena ve Per, 19. yüzyıl odun fırını gibi antika parçalar edinmişler. Aynı zamanda fırın etrafını ve bacasını tasarlamışlar. 1950’lerde yaptırılan mutfak dolaplarını boyamış ve yeni kapak kulpları takmışlar.
 

Lovisa’nın odası Lovisa’nın yatak odası ferah ve hoş bir görünüme sahip, Helena parlak beyaz renkteki odaya canlı renkleri yaratıcı dokunuşlarla eklemeyi başarmış. Mavi duvarlar, Jodphur mat emülsiyon. Yeşil yatak çerçevesi, Moss dayanıklı döşeme boyası, Designers Guild.
 

Ebeveyn odasından Baltık manzarası Pencereden bakıldığında dışarıyı kaplayan doğanın güzelliği, Helena ve Per’in yatak odalarında bakışları doğrudan dışarıya çekecek şekilde nötral renkleri tercih etmelerine yol açmış. Bir çift yastık ile yaz denizinin mavisini odalarına taşımışlar.

 
FOTOĞRAFLAR VE YAZI GAP/MARK SCOTT-GAIL ABBOTT DERLEYEN GÜNEŞ ULUKUŞ AKCASU