Ev turu: Farklı kültürlerle harmanlanan bir Urla evindeyiz

İzmir Urla’da tarihi bir Rum evindeyiz. Yüksek tavanları, taş duvarları ve incelikle döşenmiş mekanlarıyla geçmişe keyifli bir yolculuğa hazır mısınız?

Urla’da Sanat Sokağı’nın hemen bitimindeki eski bir Rum mahallesi. Burası detayların büyük bir ustalıkla yer  aldığı, zarif ama bir o kadar sofistike bir ev. Sevil Altındağ’ın İzmir Urla’daki evindeyiz.

Üst katta yer alan balkon Urla’nın tarihi yapılarının çatılarına doğru uzanıyor. Akşamüstü bu dingin kasabaya, tarih kokan sokaklarına dalıp gidiyoruz bu balkondan.

Burada daha önce yaşayanlar evde mimari ile ilgili bir takım değişiklikler yapmışlar. Bu da yapının yer yer  orijinal halinden uzaklaşmasına sebep olmuş. Sevil Hanım evi alır almaz yeniden orijinal haline dönüştürmüş.

Yazın güneşten olabildiğince faydalanmak hem de evi aydınlık kılmak için yan ve üst duvarları ev sahibeleri  olduğu gibi kaldırmışlar. Cam tavan ve açılır yan camlar sayesinde burası ideal bir keyif köşesi.

Evin yenilenmesi ve tüm uygulama işleri bir yıl sürmüş. Aslında çok geniş çaplı bir tadilat olmasına rağmen  Sevil Hanım hiç mimar yardımı almamış. Bunun kendisine ait bir yetenek olduğunu, aslında hep mimar olmak  istediğini; belki de bu özel yeteneği dekorasyon tutkusu sayesinde hep yaşatma fırsatı bulduğunu bize anlatıyor büyük bir heyecanla.

Sokakta pek çok taş yapı var. Ama sadece bir tanesi kırmızı panjurlu. Bu yapının müthiş bir enerjisi var!

Evi dönüştürürken, ev sahipleri öncelikle tarihi dokuyu bozmamaya özen göstermişler. Aslına uygun yapmayı  amaçladıklarından eskiden evin ahır olarak kullanılan bölümünü bile yeniden özgün haline getirerek burayı bir  sanat galerisine dönüştürmüşler.

Komple cam olan yan duvarlar sayesinde çok aydınlık bir yemek alanı elde edilmiş. Masa ve sandalyeler eski  eşyalar satan bir dükkandan alınmış. Cilaları yine Hüseyin Usta’ya soydurulmuş. Üzerindeki son kat su bazlı cilayı Sevil Hanım kendisi atmış.
Mutfakta hafif bir Shaker tarzı hakim. Bu eski Rum evine harika bir gönderme niteliği taşıyan tel dolaplar ise mutfağın en çarpıcı alanı belki de.
Çiniler…
Evde muhtelif köşelerde karşımıza çıkan çinilerde hem Sevil Hanım hem de kızkardeşinin imzası var. Çiniler,  Minel Çini Atölyesi’nden çıkma.
Evin ahır olarak kullanılan bölümünü özgün haline getirerek burayı bir sanat galerisi olarak kullanmaya başlamışlar. Bu galeri, evin hemen giriş kapısına paralel ve sokağa açılan bir kapıya açılıyor. Diğer kapısı da evin antresine…
Evdeki avizelerin neredeyse tamamı Alaçatı’daki Eskici Nihat’tanmış. Antredekinin ise özel bir hikayesi var. Bu aydınlatma Birinci Dünya Savaşı’ndaki el bombalarından esinlenilerek tasarlanmış.
Kırmızı büfe üzerindeki aydınlatmalar Söke’de bir antikacıdan. Likör şişeleri de yine Alaçatı Nihat’tan. Renkli karaflar Atina’da ikinci el eşya satan bir dükkandan alınmış. Cam kuşlar yurtdışına yapılan çeşitli gezilerden derlenip toparlanan aksesuarlardan.
Antrede göze çarpan ahşap sandalyeler Urla Sanat Sokağı’nda yer alan Eflatun adındaki bir antikacı dükkanından alınmış. Yeşil kanepe cilası ve kaplaması yenilenerek yeniden kazanılmış.

Kışın uzun saatler geçirilen bir alanmış burası. Eskiden kalma bu şömineyi evin sahipleri aynen korumuşlar. Şömine önündeki yeşil koltuk Eskici Hüseyin’den alınmış. Döşemesini Osman Usta’ya yaptırmışlar. Duvardaki yeşil elbise Medine’denmiş. Koltuk üzerindeki örtü aile yadigarı parçalardan.

Hem galeri hem de yer yer koltuklar üzerinde gördüğümüz Suzaniler, İzmir Kemeraltı’ndaki Kızlarağası Hanı’ndan alınmış.


15. yüzyılda inşa edilmiş bir çiftlik evindeyiz